İskoç viskisi PART 1
İskoç viskisi, sadece bir içki değil, bir kültürün, coğrafyanın ve tarihin damıtılmış hali. Her bir damlası, İskoçya’nın sert rüzgarlarını, deniz tuzunu taşıyan esintilerini, yeşil vadilerini ve kayalık dağlarını içinde barındırıyor. Dave Broom’un vurguladığı gibi, her viski, doğduğu bölgenin ruhunu yansıtır. Speyside’ın meyvemsi ve zarif karakteri, Islay’in is ve denizle yoğrulmuş sert yapısı, Highland’in güçlü ama dengeli dokusu… Hepsi farklı ama hepsi özünde İskoçya.
Fred Minnick’in bakış açısında ise viskinin sadece bir tat profili olmadığını, aynı zamanda bir tarihi taşıdığını görüyoruz. İskoç viskisi, geçmişin mücadeleleriyle yoğrulmuş, yasaklara, vergilere, kaçak damıtımlara ve sonunda global bir ikon olmaya kadar uzanan bir hikâyeye sahip. Küçük köylerde gizli damıtılan sıvının, bugün dünyanın dört bir yanındaki barlarda baş tacı edilmesi, sadece bir içki yolculuğu değil, aynı zamanda bir halkın direncinin ve vizyonunun kanıtı.
Bense bu iki bakış açısını birleştirerek şunu söylemek isterim: İskoç viskisi, doğduğu toprakların mirasını ve bu mirası yaşatmak için verilen mücadelenin bir yansıması. Her fıçı yıllandıkça, sadece alkol değil, tarih de olgunlaşıyor. Yüzyıllar boyunca değişen tekniklere, küreselleşen pazara rağmen, özünde hâlâ aynı şey var: Toprak, emek ve sabır. Bugün bir viskiyi bardağınıza koyduğunuzda, sadece bir içki içmiyorsunuz; o sıvının içinde saklı olan yüzlerce yıllık hikâyeye de tanıklık ediyorsunuz.
İskoç viskisinin yazılı en eski kaydı 1494 yılına dayanıyor ve bugünkü viski üreticileri için büyük önem taşıyan bu belge, İskoçya Kralı IV. James’in mali kayıtlarında geçiyor. Belgeye göre, bir keşiş olan John Cor’a "aqua vitae" (yaşam suyu) üretmesi için 500 kg malt tahsis ediliyor. O dönemde viski, daha çok tıbbi amaçlarla keşişler tarafından üretiliyor ve şifalı bir içecek olarak görülüyordu. Aslında sadece İskoçya'da değil, tüm Avrupa'da keşişler içki dünyasında büyük etkilere sahipti. Damıtma tekniklerini geliştirerek bugün bildiğimiz birçok içkinin temelini attılar.
Yüzyıla gelindiğinde viski artık sadece bir ilaç olmaktan çıkıyor ve bir içki olarak dünya sahnesinde yavaş yavaş yerini alıyordu. Ancak İskoçya ve İngiltere arasındaki savaşlar, viski üreticilerini dağlık bölgelere çekilmeye zorladı. Mel Gibson’ın Braveheart filmiyle sinemada resmedilen bu çatışmalar, İskoç halkının İngiliz baskısı altında verdiği özgürlük mücadelesinin sadece bir parçasıydı. İngiliz askerleri ile İskoç köylüler arasında viski zamanla bir takas aracına dönüştü ve üreticiler, baskılardan kaçmak için giderek daha ücra bölgelere yerleşmek zorunda kaldılar.
1603 yılına geldiğimizde, büyük bir dönemin başlangıcına tanık olundu. İskoç Kralı VI. James, İngiltere Kralı I. James olarak tahta çıktı ve iki ülke fiili olarak birleşti. İskoç viski üreticileri, nihayet rahat bir nefes alabileceklerini düşündüler. Ancak İngiliz yönetimi kısa sürede İskoçya'daki viski üretimine vergi koymaya başladı. 1644 yılında İskoç viskisi üzerine konulan ilk resmi vergi, halkın büyük tepkisine yol açtı ve kaçakçılık hızla arttı.
İskoçya'nın dağlık bölgelerinde, mağaralarda ve gizli damıtımevlerinde üretim devam etti. Bugün İskoçya’da viski damıtımevlerinin çoğunlukla bu bölgelerde bulunmasının en büyük sebebi de bu tarihsel süreçtir. Örneğin, Glenlivet, Macallan ve Highland Park gibi ünlü damıtımevleri, geçmişte vergi baskısından kaçmak için ücra bölgelere yerleşen üreticilerin mirasını devam ettiriyor.
Belki de bu vergilerin uygulanmasının en büyük nedenlerinden biri, İngiliz yönetiminin kendi içki sektörünü desteklemek istemesiydi. Aynı dönemlerde gin üreticileri teşvik edilirken, İskoç viskisi yüksek vergilerle adeta cezalandırılıyordu.İngiltere'nin bu politikaları, İskoç viskisini baskılamaya yönelik bir hamle olarak da görülebilir.
Bugün de benzer bir durumu kendi ülkemizde yaşıyoruz. Türkiye’de üretilen rakının, birçok yabancı ülkedeki fiyatlardan daha pahalıya satılması, yerli içkiler üzerindeki vergi baskısının bir göstergesi. Geçmişte İskoçya’da viski üzerindeki baskılar nasıl kaçak üretimi ve direnişi doğurduysa, günümüzde de yüksek vergiler yerli üreticileri zor durumda bırakıyor. Tarih tekerrürden ibaret diyebilir miyiz?
Yorumlar
Yorum Gönder