İskoç viskisi PART 2
İskoç viskisinin tarihi, bir içkiden çok daha fazlasını anlatır. Savaşlar, ağır vergiler, kaçakçılık ve teknolojik devrimler, bu içkinin yolculuğunu şekillendiren temel unsurlar oldu. 1707’de İngiltere ve İskoçya’nın birleşmesiyle birlikte İskoç viskisi için zorlu bir dönem başladı. İngiliz hükümeti, ekonomik kaynaklarını artırmak amacıyla viskiye ağır vergiler getirdi. Bunun nedenlerinden biri, tahılın alkol üretimi yerine doğrudan gıda için kullanılması gerekliliğiydi. Artan tüketim ve yaşanan kıtlıklar nedeniyle viski üreticileri sert bir şekilde hedef alındı. 1725’te eklenen malt vergisi, Edinburgh ve Glasgow’da isyanları beraberinde getirdi. Ancak bu sadece başlangıçtı. Kaçak üretim o kadar arttı ki, yasal distilasyon neredeyse ortadan kalktı ve İskoçya, bir yüzyıl boyunca İngiliz vergilerinin baskısı altında kaldı.
Bu süreçte Ferintosh ve İskoçya’nın dağlık bölgeleri, viski üreticileri için bir sığınak hâline geldi. Ferintosh, 18. yüzyılda İskoçya’nın en önemli viski üretim merkezlerinden biriydi ve burada üretilen viski, İngiliz hükümetinden özel bir vergi muafiyeti almıştı. Ancak 1784’te bu ayrıcalık kaldırılınca, üreticiler ağır vergilerle karşı karşıya kaldı. Çoğu üretici, yasaklara rağmen gizli damıtım yapmaya devam etti ve İskoçya’nın en büyük kaçak içki operasyonlarından biri doğdu.
Ferintosh ve çevresinde kaçak üretim o kadar yaygınlaştı ki, İngiliz hükümeti burayı kontrol altına almak için özel birlikler göndermek zorunda kaldı. Ancak İskoç köylüleri ve kaçakçılar, doğanın avantajlarını kullanarak her seferinde askerlerden kaçmayı başardı. Gece yapılan damıtım işlemleri sırasında tepelerde nöbet tutan gözcüler, devriye yaklaşınca tüm operasyonu anında durduruyor, kazanlar ve fıçılar bataklıklara ya da mağaralara saklanıyordu. Bazı üreticiler, viski fıçılarını koyun postlarına sararak, onları sürüyle birlikte dağlardan kaçırıyordu.
Kaçakçıların geliştirdiği taktikler, İngiliz askerlerini sürekli şaşkına çeviriyordu. Ferintosh’taki ünlü bir kaçakçı olan James McAllister, İngiliz devriyeleri yaklaşırken yer altına kazdığı gizli mahzenlere girerek kayboluyor, sonra bambaşka bir noktadan çıkarak askerleri şaşırtıyordu. Rivayete göre, bir gece devriyesi onu takip etmeye çalışırken mahzenin içine düşüp mahsur kalmış ve sabaha kadar çıkamamıştı.
Bu olaylar, İngilizlerin baskıyı artırmasına ve sonunda 1823’te Excise Act yasasının çıkmasına neden oldu. Bu yasa, kaçak üreticilere belirli vergiler karşılığında yasal üretime geçme hakkı tanıdı. Ferintosh’taki birçok üretici bu fırsattan yararlanarak lisans aldı, ancak İskoç dağlarında kaçak üretimin tamamen sona ermesi neredeyse bir yüzyıl sürdü.
Bu sırada teknolojik gelişmeler de viskinin evriminde büyük rol oynadı. 1831’de İrlandalı Aeneas Coffey, sürekli damıtım yapan bir sistem geliştirdi. Bu yöntem, tahıl viskisi üretimini hızlandırarak daha hafif ve uygun fiyatlı viskilerin ortaya çıkmasını sağladı. Ancak geleneksel İskoç malt viskisi karakterini korudu ve prestijli bir içki olarak varlığını sürdürdü. 1850’lerde Andrew Usher gibi üreticiler, malt viskileri daha hafif tahıl viskileriyle harmanlamaya başladı. Bu adım, viskinin daha yumuşak, daha erişilebilir ve ticari olarak daha cazip hâle gelmesini sağladı.
Ferintosh’un viski geleneği günümüzde resmi olarak devam etmese de, bu bölgede bir zamanlar kaçak üreticilerin yarattığı efsaneler hâlâ anlatılıyor. James McAllister ve onun gibi kaçakçıların, İngiliz askerlerine karşı verdiği mücadele, İskoç viskisinin özgürlükçü ruhunun en büyük sembollerinden biri olarak hatırlanıyor. Bugün bir bardak İskoç viskisi kaldırıldığında, içinde hâlâ bu efsanelerin izleri hissediliyor.
Yorumlar
Yorum Gönder